Onur Şener’in trajik ölümü, Türkiye’de gündemi sarsmaya devam ediyor. Geçtiğimiz yıl yaşanan bu olay, yargı süreci ile beraber birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. Onur Şener cinayeti davasında, yargılanan iki sanık hakkında yeni bir karar alındı. Bu karar, hem hukuk camiasını hem de toplumun geniş kesimlerini derinden etkileyecek nitelikte. Yıllarca süre gelecek olan bu tür davalarda adaletin tecellisi için büyük önem taşımaktadır.
Onur Şener, 2022 yılında hayatını kaybettiği olayda, arkadaşlarıyla buluşmak üzere gittiği bir mekanda, iki kişi tarafından bıçaklanarak öldürülmüştü. Olayın hemen ardından gözaltına alınan sanıklar, yaptıkları eylemin kısmi savunmalarında bulundukları için mahkeme duruşması oldukça tartışmalı geçmişti. Şener’in ailesi, adaletin bir an önce yerini bulmasını talep ederken, kamuoyu da bu yönde büyük bir baskı oluşturmaya başlamıştı.
Geçtiğimiz günlerde mahkeme, sanıklar hakkında verilen kararlarını açıkladı. Buna göre, sanıkların cezaları; cinayetle birlikte yargılanma sürecindeki davranışları, olayın işleniş şekli ve duruşmadaki tutumları gözetilerek belirlendi. İlk sanık, Onur Şener’i bıçakla öldürmekten 25 yıl hapis cezasına çarptırıldı. İkinci sanığa ise, cinayeti işleyen sanığa yardım ve yataklık etmekten 15 yıl hapis cezası verildi. Bu karar, birçok kişi tarafından adaletin yerini bulduğu düşüncesiyle karşılandı. Ancak hâlâ daha birçok kişi, verilen cezaların yetersiz olduğunu savunarak itirazda bulunacaklarını dile getirdi.
Onur Şener’in ailesi ise, karar sonrası yaptıkları açıklamada, ‘Adalet yerini buldu, ama bu yeterli değil. Oğlumuzun hatırası her zaman kalbimizde olacak. Ama biz yine de istediğimiz adaleti tam olarak göremedik’ ifadesini kullandı. Türkiye genelinde sosyal medya üzerinden devam eden kampanyalar, bu tür olayların tekrarlanmaması için toplumun bilinçlenmesi gerektiğini vurguluyor. Bu konuda hukukun üstünlüğü ve mağdurların haklarının korunması adına daha fazla çalışmanın yapılması gerektiği konusunda görüş birliği oluştu.
Onur Şener cinayeti, sadece bir bireyin kaybı değil; aynı zamanda toplumda yerleşik olan bazı sorunların da gün yüzüne çıkmasına neden oldu. Şiddet eğilimi, gençler arasında giderek artan bir sorun haline gelmiş durumda. Bu davanın sonuçları, ilerleyen dönemde benzer vakaların nasıl değerlendirileceği konusunda da bir örnek teşkil edecektir.
Adaletin tecellisi için verilen bu tür kararlara toplumun da kayıtsız kalmamaları gerektiği, Onur Şener’in davasıyla bir kez daha gözler önüne serildi. Yerel ve ulusal medyada yer alan haberler, konunun ciddiyetine dikkat çekerek, izleyicilerin veya okuyucuların daha fazla bilinçlenmesini sağladı. Sonuç olarak, Onur Şener cinayeti, sadece bir mahkeme davası değil; aynı zamanda toplumsal bilincin de yeniden gözden geçirilmesi gereken bir olay olarak kayıtlara geçti.
Bu tür davalarda toplumun sesinin daha fazla çıkması gerektiği fikri, sosyal medya araçları sayesinde daha geniş kitlelere ulaşarak yankı bulmaktadır. İnsanların adalet talep etme hakkı, her bireyin en temel hakkıdır. Öyleyse, Onur Şener’in hikayesinin sonlanmadığı, bu dava ile birlikte sadece bir başlangıç olduğu söylenebilir. Toplum olarak aslında hepimizin üzerine düşen bir sorumluluk vardır. Gelecekte benzer olayların yaşanmaması adına kenetlenerek hareket etmeli ve bu konuda aktif rol almalıyız. Toplumsal bilincin artması için çalışmaların sürekli hale gelmesi ise, sanıkların almış olduğu cezalardan çok daha önemlidir. Davanın ilerleyen süreçlerinde yaşanacak olan gelişmeler, hem adaletin hem de toplumun vicdanını tatmin etme adına kritik bir öneme sahiptir.