Dünya genelinde insanların yaşam süreleri giderek uzarken, yüz yaşına basan kişiler merak konusu olmaya devam ediyor. Uzun yaşam, sadece genetik faktörlere bağlı değil; beslenme, yaşam tarzı ve sosyal ilişkiler de bu süreçte büyük rol oynuyor. Ancak son günlerde gündeme gelen bir haber, bu genel geçerli doğruları zorluyor. 100 yaşındaki iki kadın, uzun yaşamın gerçek sırrını, diyet ve egzersizden çok daha farklı bir anlayışla paylaştı.
Birleşik Krallık'ta yaşayan Marjorie ve Edna, 100 yaşına basan iki kadın. İki arkadaş, uzun yıllar boyunca birbirlerine destek olarak yaşamış ve pek çok değişikliği birlikte gözlemlemişler. Son zamanlarda katıldıkları bir sağlık seminerinde, uzun yaşamın sırlarını katılımcılarla paylaştılar. Birçok insanın zannettiği gibi, uzun yaşamlarının sırrı sıkı bir diyet veya günlük yoğun egzersiz programı uygulamak değil. Marjorie, "Diyet ve egzersiz elbette önemli, ancak en önemlisi ruh halimizdir," diyerek bu konudaki görüşlerini net bir şekilde dile getiriyor.
Eski dönemlerde yapılan sağlık araştırmalarına göre, sosyalleşmek, insan ilişkileri ve durum analizlerindeki olumlu düşüncelerin, insanların yaşam sürelerini uzatabileceği üzerinde çokça duruluyor. Marjorie ve Edna, bu konuya dikkat çekerek, "Hayatın getirdiği zorluklarla başa çıkabilmek için kahkahayı bir kenara bırakmamalıyız. Güzel arkadaşlıklarımız ve dolu dolu geçmişimiz, hayatımızı anlamlandırmamıza ve yaşamsal motivasyonumuzu artırmamıza yardımcı oldu," demektedirler.
Sosyal etkileşimler, uzun yaşamın en önemli bileşenlerinden biri. Edna ise, "İnsanlar birbirleriyle ne kadar etkileşim halindeyse, o kadar mutlu ve sağlıklı olurlar," vurgusunu yapmaktadır. Yüz yıllık yaşam sürecinde hep birlikte birçok zorluklarla karşılaştıklarını belirten iki kadın, bu süreçte birbirlerine ve çevrelerindeki insanlara nasıl destek olduklarını anlatıyorlar. "Kırgınlıkları bir kenara bırakıp, dostlukları ön planda tutmak hayati bir önem taşıyor," diyorlar.
İki kadın, yaşamlarının bir parçası olarak, kendilerini sürekli olarak yeni deneyimlere ve aktivitelere açtıklarını da dile getiriyorlar. Hobi edinmenin, yeni insanlarla tanışmanın ve yapılacak birçok şeyin olduğunu vurguluyorlar. "Sadece sağlıkla ilgili değil, yaşamın tadını çıkarmak için de sürekli yeni kapılar açmalıyız," diyerek, bu felsefenin de uzun yaşamları üzerine etkili olduğuna işaret ediyorlar.
Marjorie ve Edna'nın hayat görüşleri, yalnızca uzun yaşamın sırlarını paylaşmakla kalmıyor; aynı zamanda yaşlılık kavramına dair alışıldığımızın dışına çıkmamızı sağlıyor. Onlar, hayatta kalmanın ötesinde gerçekten yaşamayı öğrenmemiz gerektiğini savunuyorlar. "Hayat sadece kaç yıl sürdüğünüzle değil, bu yılları nasıl geçirdiğinizle ilgilidir," diye ekliyorlar.
Sonuç olarak, 100 yaşındaki Marjorie ve Edna, uzun yaşamın sırrını paylaşarak toplumun uzun yıllardır doğru bildiği yanlışları sorgulamamıza yol açıyorlar. Sağlıklı bir yaşam sürmek için sosyal bağlarımızı güçlendirmeli, ruhsal sağlığımızı ön planda tutmalı ve her gün yeni bir şeyler öğrenme heyecanıyla yaşamalıyız. Unutmayalım ki, sağlıklı beslenme ve egzersiz önemli, ancak içinde bulunduğumuz topluluk ve sosyal hayatta ne kadar aktif olduğumuz da bir o kadar kritik. Hayat, yalnız başına değil, kenetlenerek, dayanışma içinde yaşandığında anlam kazanıyor.